3 Ocak 2011 Pazartesi

İL İL TÜRKİYE






Adana

 Türkiye'nin güneyinde Akdeniz Bölgesinde yer alan ilidir.İl merkezinin adı da Adana olup ; Seyhan , Yüreğir , Çukurova , Sarıçam ve Karaisalı İlçelerinin birleşimi ile oluşur.Adana kent merkezi 5 ilçeden , Adana ili ise toplam 15 ilçeden oluşmaktadır.Adana ilinin nüfusu , 2009 yılı sayımları itibariyle 2.062.226'dır. Kent merkezi ise yaklaşık 1.600.000 nüfusa sahiptir.Ayrıca Adana ilinin yüzölçümü 14.030 km2 dir.Adana Türkiye'nin 5. büyük ilidir. Ayrıca Adana Türkiye de en yüksek sıcaklık ortalamasına sahip illerden birisidir.


2009 yılında Türkiye'nin yıllık nüfus artış hızı binde 14.5 olarak gerçekleşmiştir009 yılı TUİK Verilerine göre; 2,062,226 olan ilimiz toplam nüfusunun
1,805,145 ’ü il/ilçe merkezlerinde,  257,081 'i   ise belde/köylerde yaşamaktadır.
2009 yılında Adana'nın yıllık nüfus artış hızı binde 20.2 olarak gerçekleşmiştir.

Büyükşehir nüfusu 1.805.145’tir. Erkek nüfus 900.605 olup, Kadın nüfus ise 904.540 tır.

Adana ili Türkiye sıralamasında Nüfus büyüklüğü açısından 5. sırada olup Akdeniz Bölgesi sıralamasında 1. sıradadır.




2000 Ekim ayında yapılan nüfus sayımına göre
İl Nüfusu
:
1.849.478
Büyükşehir Nüfusu
:
1.130.710
1990-1997 Nüfus Artış Hızı
:
%o 11.61
1997-2000 Nüfus Artış Hızı
:
%o 16.16


Şehir Merkezinde Nüfus Artış Hızı

1990-1997 Nüfus Artış Hızı
Seyhan
:
%o 31.12
Yüregir
:
%o 46.07


1997-2000 Nüfus Artış Hızı
Seyhan
:
%o 24.10
Yüreğir
:
%o 22.06




İLKÇAĞ
Arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkan bilgilere göre Çukurova Bölgesi’nde çok eski devirlerden beri yüksek kültürlü medeniyetlerin yaşadıkları bilinmektedir.

Çukurova’nın belirgin tarihi Kitvanza Krallığı ile başlamaktadır. Bu konuda Hitit Devleti’ne ait kitabelerden bilgi alınmıştır. Bu Krallık M.Ö. 1335 yıllarında Hititlerin himayesine girmiştir.

Hitit Devleti’nin M.Ö. yaklaşık 1191 – 1189 yılları arasında batıdan gelen akınlarla yıkılması ile birçok küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Sırasıyla Kue Krallığı, Asurlular, Klikya Krallığı, İranlılar, Makedonyalılar, Selokidler, Çukurova Korsanları, Romalılar hakim olmuştur. Romalılar zamanında Çukurova ve Adana’nın geliştiği söylenebilir. Çünkü burada yapılan büyük köprüler, yollar ve sulama tesisleri ile başta Adana olmak üzere Çukurova oldukça gelişmiş ve önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Roma İmparatorluğunun yıkılışı ile birlikte İlk Çağ devri de kapanmıştır.


ORTAÇAĞ
Romalılar’dan sonra Orta Çağ’da Bizanslılar, Araplar, Selanikliler, Ermeniler, Mısır Türk Memlük Devleti, Ramazanoğulları buraya hakim olmuşlardır.

Ramazanoğulları Vakfiyesine göre bu dönemde; camiler, mescit ve medreselerle birlikte, yatılı ve yatısız yüksekokullar ve diğer kültür kurumları, sağlık ve sosyal hizmet veren kurumlar yapılmış, büyük imar atılımlarına girişilmiştir.


YENİÇAĞ
Yeni Çağ döneminin sonunda ve Yakın Çağ’da buraya Osmanlı İmparatorluğu hakim olmuştur. ( 1517 – 1918 )

19 y.y. Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak üzere her türlü siyasi mücadeleye giren İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na başkaldıran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’ya yardım etmişlerdir. Kısa bir dönem sonra ( 1840 ) buraları tekrar Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir. 1867 yılında İdari Teşkilat kurularak Adana Vilayet haline getirilmiştir. 24 Aralık 1914’de Fransızlar antlaşma hükümlerine göre Adana’ya girmişlerdir. Daha sonra 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile 5 Ocak 1922’de Fransızlar Adana’yı terk etmek zorunda kalmışlardır.


YAKINÇAĞ

Adana İsminin Kaynağı
Adana'ya ait en eski yazılı kayıtlara ilk defa, Anadolu yarımadasının en köklü uygarlıklarından biri olan Hititlerin kaya kitabelerinde rastlanmaktadır. Boğazköy metinleri olarak bilinen M.Ö. 1650 yıllara tarihlenen bir Hitit tabletinde, Adana havalisinden URU ADANIA yani ADANA BÖLGESI olarak bahsedilmektedir. Bu konuda sadece bu tablet dikkate alınacak olsa bile ADANA ismi en az 3640 yıllık bir geçmişe sahiptir. 

Eski çağlarda Seyhan Nehri kıyılarının bol miktarda söğüt ağacı ile kaplı olması ve bu ağacın Mezopotamya kavimlerince AND ağacı olarak tanınması da yöre isminin oluşumunda etkili olduğu kanaatini yaratmaktadır. 

Yine başka bir görüşe göre, ormanlık yörelerde yaşadığına inanılan Fırtına Tanrısı ADAD (Tesup) adının, ormanları bol Toroslar ile Seyhan nehri bölgesinin oluşturduğu Adana yöresine isim olarak verilmiş olduğuna inanılmaktadır. 

ADAD Hititler'in, TESUP da Suriye ve Mezopotamya kavimlerinin Fırtına Tanrısıdır.
Bu guruplar birbirlerinden düşünce, isim ve yazı tarzlarını alıp verdikleri için bu gelişimin olması kuvvetle muhtemeldir. Fırtına Tanrısı yağmuru, yağmurda bereketi getirdiği için bu bölgede çok sevilen, sayılan bir Tanrı olarak yasamış ve ona izafeten bu bölgeye de URU ADANIA yani ADANIN bölgesi de denmiş olması mümkündür. 

Hititlerin etkisinde kalan Fenikeliler de Tarım ve Bitki Tanrısına ADONIS adını vermiştir. ADONIS "EFENDI" anlamına gelmektedir. Bu yöre ile sıkı ticaret yapan ve buradaki zengin orman ve ova ürünleri ile ticaretlerini geliştiren Fenikeliler'in, bu yöreye ADONIS'in yeri demeleri adet haline gelmiştir.

Sırası ile bu bölgeye gelen her kavim, devlet ve gelişen her uygarlık kendi kültür anlayışı ve değerleri içerisinde beldelere isim vermiş ve isimlerin anlamını açıklamıştır. Homer'in Ilyada'sında bu bölgeye Adana denilmiştir. 

Yine batıdan gelen kavimlerce, Adana'yı kendi ilahları Uranüs'ün kurduğu ve oğulları Adanos ve Sarosa anlatılır. Adana doğulu kavimlere göre Fırtına Tanrısı ADONIS'in yeridir.
Bütün bu inançlar çok tanrılı eski çağlara aittir. Orta Çağ’da özellikle M.S. 7. yüzyıldan itibaren İslam ordularının bu bölgeye gelişiyle yeni anlayışlar içinde yeni tanımlar yapılmıştır. Arap tarihçilerinden Ibnül Adim, Adana isminin de eski peygamberlerden Yasef’in torunu EZENE'den geldiğini yazdığı "Halep Tarihi" isimli eserle kanıtlamaya çalışmaktadır. Orta Doğu’nun peygamberler bölgesi olduğu ve pek çok eski peygamberin bugünkü Anadolu sınırları içinde yasamış olduğu hatırlanırsa, bu açıklamanın nasıl geliştiğini anlamakta kolay olur.

Daha ileriki yüzyıllarda Karçinli-Zade Süleyman Şükrü Bey'in "Seyahat'ül-Kübra" adlı kitabında ise Adana'nın eski isminin "BATANA" olduğu ve İslamlık devrinde "ADANA"YA çevrildiği savunulmaktadır. Hatta bunun "Fi ezeneil arz" ayetinden esinlenerek yapıldığını da açıklamalarına eklemektedir.

DANUNA isminin M.Ö. yasayan kavimlerce bu bölge için kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bulunan kayıtlarda da mevcuttur.

Hatta Danunalıların yöre kurallarına ad ve paye verecek kadar kudretli oldukları da bilinmektedir. DANUNA adının asırlar boyunca değişerek zamanla BATANA ve daha sonra ADANA olması da çok kuvvetle muhtemeldir.

Yöreye gelen Türkler'in, yüksek Torosları aşıp güneye doğru sarkmaları sırasında yöreye "Çukurova" adını vermeleri de doğanın insanlara verdiği ilhamın güzel bir örneğidir. Toroslardan sonra adeta düz bir görünüm içinde çok tatlı bir eğimle Akdeniz'e kadar inen bu bereketli topraklar Türkler için "ÇUKUROVA" olarak bilinmiştir. Günümüze kadar da böyle bilinmektedir.

Bölgenin tarihi adı olan Kilikya ve Silisya (Cilicia) da bu bölgede bulunan zengin Kilkin yani kireç ve yine çok bol olarak bulunan Silex yani çakmak taşı madenlerinden dolayı verilmiştir. Bir başka ifade ile yöre, coğrafi özelliklere göre isimlendirilmiştir.

Hatta topraklarının bereketliliğinin verdiği ilhamla ADANA-EDENA (Cennet Yöresi) ve karlı dağlar bu ilhamı vermektedir.

Sümerlerden kalma "Gılgamış Destanı"ndan bu yana devamlı adı geçen, dikkat çeken yörenin adı da böylece sayısız kaynaklara, sayısız olaylara bağlanarak çok renkli bir gelişim takip etmiştir.
Osmanlılar idaresinde Adana birçok değişik yazılışlarla kayıtlara geçmiştir. Bunlardan birkaçı: Erde-na, Edene, Ezene ve hatta Azana olarak eski olarak eski tahrir defterlerinde, sicil kayıtlarında ve fermanlarda yer almıştır.

Gezici aşiretlerin zorunlu olarak 1865'den itibaren devlet zoru ile bölgeye yerleştirilmesi ve toprağa bağlanması sırasında Adana ismi ADANA olarak resmi kayıtlarda yer almış ve tescil edilmiştir.

Adana’nın İşgali ve Kurtuluş Savaşı
Büyük kayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa Devletleri arasında ve Avrupa'da çıkmıştır.

Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı İmparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş, topraklan parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır.

Beş cephede birden ve pek çok devlete karsı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Antlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye cephesinde kalan Türk Birliği, o cephede Yıldırım Orduları Komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep'e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır.

Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders'ten (Alman komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için 31 Ekim 1918'de Mustafa Kemal Paşa Adana'ya gelmiştir.

Liman Von Sanders Paşa'nın "Yenildik. .. bizim için her şey bitti" sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa "Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak simdi başlıyor" karşılığını vermiştir.

İste bu sözlerin özetlediği ve vurguladığı mücadele yılları 1922'ye hatta politik anlaşmaların bitimine kadar yani 1923'e kadar sürmüştür.

Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918'de geldiği Adana'da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Başkanlığı'na bildirmiştir.

Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır.
İskenderun'a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunulursa İngilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandanlara da benzer bir emir vermiştir.

Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana'dan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş Savaşı'nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923'te Adana'ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa bu durumu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: "Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur."

Adana'dan İstanbul'a gönderilen telgrafların hiçbir olumlu etkisi olmadığı gibi, kısa bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargâhı lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Pasa İstanbul'a çağrılmıştır.

Adanalılar, İstanbul Hükümetinin 23 Kasım 1918 tarihli, Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük tepki ile karşılamışlardır. Durumu protesto eden, böyle bir harekâtın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin İçişleri Bakanına yollanmıştır.

Kısa bir süre sonra işgal kuvvetleri Mersin Limanından Çukurova'ya girmiş, tüm kilit noktaları kontrol altına almış ve sonra Adana'yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli şekilde Türk Halkının soykırımı yoluna gidilmiştir.

Fransız işgal kuvvetleri tarafından yine çok planlı ve kati bir şekilde uygulanan diğer bir işlem de Adana, Çukurova ve civarı bölgelere Ermenilerin yerleştirilmesi olmuştur. 1915 yıllarında yani I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu'nun Doğu yöresinde isyan eden Türk Halkını öldürüp, işkence eden ve Ruslara yardım ederek ülke içinde 5. kol olarak çalışan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye'ye zorunlu göçleri sağlanmıştır.

1918'de Adana ve Çukurova'yı işgal eden Fransızlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye'den 70 bin Ermeni'yi Adana'ya, 12 binini Dörtyol'a, 8 binini Saimbeyli'ye yerleştirmişlerdir. Hatta Antep ve Maraş çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmiştir. Bütün bu gayretler adeta I. Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede "ileri karakol" görevim görecek bir Ermeni Krallığının yeniden oluşturulması içindi.

1918-1919 yıllarında Adana'da tam bir terör ve cinayet dönemi yaşanmıştır. Bunlar arasında Abdiağa çiftliği olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü'de Türklerin çarmıha gerilişi ve kırbaçlanarak işkence yapılması gibi olaylar toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olaylar haline gelmiştir.
Bunca terör ve baskı arasında Adana ve yöredeki Türkler, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatını oluşturmuşlardır.

Çukurova, bölgelere ayrılarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutanı atanmış ve tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teşkilatının denetimine girmiştir.

Şubat 1920'den itibaren milli kuvvetler düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti sağlamıştır.

1920'de Toroslar'dan Fransızlara saldırı başlatılmıştır. Sonuçta 27 Mayıs 1920'de Fransız orduları komutanı Mehil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. "Karboğazı Olayı" olarak bilinen olay, Kuvay-ı Milliye'nin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayıs 1920'de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştır. Düzlük, ovalık yörelerde Ermeniler zulüm ve şiddeti arttırmışlar ve sayısız cinayetleri işlemişlerdir.
10 Temmuz 1920'de Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekatına girişilmiş ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslar'a doğru kaçmıştır. Dört gün süren bu hareket tarihte "Kaç Kaç" olayı olarak isimlendirilmiştir.

5 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve Milletvekilleri Pozantı'ya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresini yapmışlardır. Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, TBMM hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir.

Türk-Fransız Barış Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Ankara'da yapılmıştır.
Bu antlaşma gereğince 5 Ocak 1922'de Fransızlar Çukurova'dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye'ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul'a gitmişlerdir.

5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı il'in kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana'nın simgesi haline gelmiştir.

Adana ve Çukurova halkı milli kuvvetlere katılarak yurdun diğer cephelerinde de çarpışmış ve anavatanı düşmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almışlardır.
İLÇELER
Tufanbeyli

SAİMBEYLİ


FEKE
Tarihçesi

      Feke ilk çağlardan günümüze kadar bir çok kavim ve Devletlere yerleşim alanı olmuştur. Feke’ nin MÖ. 16. yy.’ da Hititlerin hakim olduğu bir federasyon bölgesinde kurulduğu rivayet edilmektedir. Son yıllarda Kayseri Kültepe ve Osmaniye Karatepe tablet ve yazıtlarından anlaşıldığına göre yönetim yeri Mezopotamya da ki Asur kenti olan, Asur Devleti vatandaşlarından oluşan tüccarlar mö.19.yy. ve 18.yy.’ da Kültepe ve çevresi ile Anadolu’ nun değişik yerlerinde ticaret kolonileri kurarak iyi örgütlenmiş bir Pazar ağı geliştirmişlerdir. Mö.19.yy’ da Asur ticaret kolonilerinin oluşturduğu Pazar ağında: İç Anadolu’ nun yüksek Platoları ile Klikya Ovası arasındaki bağlantıyı sağlayan bir geçit olması ve bu güzergahtan geçen ticaret kervanlarının güvenliğini ve denetimini sağlamak amacıyla hakim noktalara karakollar kurulmuştur.   Feke mö.6.yy.’ da Perslere, mö.333 yılında ise Persleri yenen Büyük İskenderin eline geçmiştir. İskender’ den sonra mö.1.yy. sonlarına doğru Roma İmparatorluğuna, daha sonraları Bizanslıların eline geçmiştir.  1375 yılında Mısır Memluklarının işgali ile Ermeni hakimiyetine son verildi. Vahka(Feke) Yavuz Sultan Selim’ in 1517 yılında Mısır seferi sırasında Osmanlı Devleti tarafından feth edilmiştir. Sonraki yıllarda Yüreğir Türkmen Beylerinden Ramazanoğlu ailesinin idaresine girmiştir. 
     19 yüzyılın sonlarında Osmanlıların Klikyayı ele geçirmeleri üzerine birtakım derebeyleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan Kozanoğulları Kozan’da idi ve askerleri Feke havalisinde bulunuyordu. 1. Dünya Savaşı sırasında Fransızların Maraş-Antep ve Adana’yı işgalini fırsat bilen Haçin ve Feke Ermenileri buralarda bulunan Türklere,Fransızların tahrikiyle akla hayale gelmedik işkenceler yapmaya başlamışlardır. Kozan’ın Fransızlar tarafından işgal tarihi olan 1919 yılı Feke’nin de işgali demektir.

     Gerçi Feke’ye işgal maksadıyla doğrudan bir Fransız askeri kuvveti gelmemiş olmakla beraber,Fransız askerinden güç alan Ermeniler Türklere işkenceye ve işgal hareketine başlamıştır.   Ermenilerin bu hareketlerini önlemek için Kaymakam Şeref Bey şehrin ileri gelenlerini ve halkı silahlandırarak bunlarla mücadeleyi başlatmıştır. Ermeni vahşeti kısa zamanda milli bir ayaklanmaya neden olmuştur.   Feke’nin bu vahşetten kurtuluşu 1920 yılının Mart ayına rastlar. Arap Ali kumandasındaki kuvvetlerin Feke’ye girmesiyle Feke’nin kurtuluşu gerçekleşmiştir. Fekeliler her yıl 22 Mart tarihini kurtuluş günü kutlamaktadır.   Feke şimdiki yerine,Feke Kalesinin bulunduğu ‘’Eski Feke’’ den 1943 yılında nakledilmiştir. Feke yurdumuzun güneyinde İç Toroslara doğru uzantısı olan bir bölgede kurulmuş,Adana iline bağlı bir ilçedir.   İlçede 28.03.1980 tarihinde büyük bir sel afeti yaşanmıştır.
COĞRAFİ KONUMU
     Feke İlçesi: 36-37 kuzey enlemleri ile 34-35 doğu boylamları arasında Akdeniz Bölgesinin kuzey doğusunda yer almaktadır. Ortalama rakım 620 m.dir. Adana'nın en eski ve turizme açık ilçelerinden biridir. İlçenin kurulduğu yer; Toros dağlarının eteklerindedir. Doğusu Saimbeyli ve Sumbas ilçeleri, batısı Yahyalı ilçesi, kuzeyi Develli ve Saimbeyli, güneyi Kozan ilçesi ile çevrili olup, yüzölçümü 1335 Km² dir. Adana' ya uzaklığı ise 122 Km. dir. Kayseri'ye 230 Km, Kozan' a 48 Km. dir. Feke; Kozan, Tufanbeyli, Kayseri kara yolu üzerinde Feke(Asmaca) çayının iki yakasına kurulmuş yedi mahalleden oluşmaktadır. Nüfusu 5250' dir.
      DAĞLARI: Feke engebeli araziler üzerine kurulmuştur. Sarp dağlar çoğunlukta olup, çok geniş bir orman alanına sahiptir. Seyhan nehrini oluşturan kolları tarafından yarılmış derin vadilere sahiptir. Dağlık alanlar vadilerin sona erdiği 700 m.den başlayarak düzenli bir şekilde yükselir. En yüksek dağı Tahtafırlatan (Bakırdağı)' dır. Denizden yüksekliği 2495m.'dir. Feke Dağı 1838 m., Çidemdağı 1804 m., Tekeç (Tanrı) Tepesi 1622 m., Çağılsaklar dağı 1588 m., Aslantepe 1319 m., Kabaktepe 1505 m. dir. Birbiri ardınca sıralanmış irili ufaklı tepeler tek ve sıra dağları oluşturmaktadır. Bu tepelerin ve dağların üzerleri kayalık olan yerleri hariç sık ormanlarla kaplıdır. Bu dağlar genellikle genç ve volkanik oluşumlardır. Kızılçam, karaçam, sedir, ardıç, meşe, gibi ağaçların oluşturduğu bitki örtüsü hakimdir.

      AKARSULAR: Feke ilçesi akarsu bakımından oldukça zengin bir konuma sahiptir. Bu akarsuların bir kısmı ana kaynak olup, bir kısmı da bu kaynakları besleyen dereciklerden oluşmaktadır. Başlıca akarsular şunlardır:
      GÖKSU: Seyhan'ın en gür kollarından biridir. Kaynağını, Tufanbeyli dolaylarında Tahtalı dağlarından alır. Sarız Çayı ile birleşerek, Saimbeyli sınırından ilçemiz sınırlarına giren Seyhan nehrinin kolu olan Göksu Irmağı Feke'de en uzun seyreden akarsudur. Her mevsim bol sulu ve debisi fazladır. İlçeyi dar ve derin vadilerle geçerek, Karsantı (Aladağ) ilçesi yakınlarında Zamantı Suyu ile birleşerek Seyhan Nehrini oluşturur.

      İKLİM: Feke Akdeniz Bölgesinde bulunmasına rağmen, dağların denize paralel olarak uzanması nedeni ile tipik Akdeniz ikliminden uzaktadır. Kısmi karasal iklim görülmektedir. Feke' de kışlar yağışlı (kar ve yağmur), yazları yarı kurak ve serin geçer. Kışın 0-10 derece, yazları ise ilçe merkezinde 30 - 40 derece, yaylalık ve köy yerlerinde ise 15 - 20 derece olup, son derece yayla turizmine elverişli bir konuma sahiptir.Yağışlar genel olarak kışları ilçe merkezine 10 - 15 cm., yüksek kesimlere ise 1 - 1,5 m.ye varan kar yağışı almaktadır. Yağmur ise metre kareye 20 - 30 kg. düşmektedir.

      BİTKİ ÖRTÜSÜ: İlçemiz bitki örtüsü yönünden, Akdeniz Bölgesi de dahil olmak üzere, Türkiye'de önemli bir konuma sahiptir. Konum itibariyle İskenderun Körfezi'nin tam karşısında yer alması deniz üzerinden gelen nemli ve ılık havanın ilçe sınırları içine kadar sokulmasına imkan sağlar. Bu nedenle hem yağış hem de sıcaklık üzerinde olumlu etki sağlayarak zengin ve gür bitki örtüsüne sahip olması sonucunu doğurur. Bölgede bitki örtüsünden yoksun olan yeri görmek hemen hemen imkansızdır İklim ve yükseltinin sağladığı konum itibariyle 700 m.den başlayarak, Karaçam, Ardıç, Göknar, Sedir, Kızılçam gibi iğne yapraklı ağaç türlerinin yoğun olması sonucunu doğurur. İğne yapraklı ağaç türlerinin yanı sıra, yüksekliği az olan yerlerde yaygın olarak, Meşe, Gürgen, Karaca, Çınar gibi geniş yapraklı ağaç türleri sıkça yer alır. İğne yapraklı ve geniş yapraklı ağaç topluluklarını iç içe görmek mümkündür. Ayrıca yöremizde Akdeniz'in tipik bir bitki örtüsü olan Maki bitki topluluğuna Yabani Zeytin, Tesbi, Zakkum, Fındık, Melengiç, Karaçalı, Alıç, Akasya, Kızıl Kiraz, Yabani Armut, Hartlap, Pıynar, Kesme, Şimşir da rastlanmaktadır. Bunların yanında insan eliyle yetiştirilen; Ceviz, Erik, Hurma, Nar, Kiraz, Dut, Kavak, Maya (İncir), Şeftali, Armut, Ayva, Zeytin, Nar, Elma, Kayısı, Fındık, Antep Fıstığı, ve Asma çeşitleri yetiştirilmektedir. Bu tür orman altı otsu bitkiler, ilçe ekonomisine büyük kazanç sağlamaktadır.
NÜFUS DURUMU
feke1k.jpg


     1- a) 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre;
İlçemizin Merkez Nüfusu, 2393 Erkek, 2239 Kadın Toplam 4632 dir İlçemiz Köy Nüfusu ise 7947 Erkek, 8311 Kadın Nüfustan ibaret Toplam 16258 dir. Genel Nüfus Sayımında Merkez 4632, Köyler 16258 Genel Toplam: 20890
   
   1- b) 2007 Genel Nüfus sayımı sonuçlarına göre;

İlçemiz Merkez  Nüfusu 2342 Erkek, 2386 Kadın Toplam 4728, İlçemiz köy Nüfusu ise 7605 Erkek, 7156 Kadın Nüfustan ibaret Toplam 14761 Genel Nüfus Sayımında Merkez 4728, Köyler 14761 Genel Toplam:19489 olduğu tespit edilmiştir. Artış ve eksiliş durumuna bakıldığında İlçemizde 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı toplamı ile 2007 Genel Nüfus Sayımı karşılaştırıldığında İlçemiz Nüfusunda Merkezde % 2 artış, Köylerde % 9 azalma Toplamda ise % 7 değer kaybı görülmektedir.


SOSYO/EKONOMİ : Ekonomik bakımdan İlçemiz Kırsal bir bölgede yerleşmiş olup, iş sahası olmayıp sosyal yönden çok kısıtlı alanda bulunmaktadır. Buna sebep, İlçemizin Yöresel olarak Dağlık ve Engebeli arazi üzerinde bulunması, Fabrika veya diğer iş sahalarının kurulmasında önemli faktörlerden olduğu göz önüne alınırsa işsizliğin ve Göçün başlıca sebeplerindendir. Bu durum iç göçe neden olmaktadır. Yeteri kadar Sosyal konut ve iş alanı açıldığında iç göçe neden olan faktörlerin ortadan kalkacağı, bu alanda yararlı olacağı düşünülmektedir.

EĞİTİM                    : İlçemiz Merkez ve Köylerde Eğitim oranı oldukça az seviyede olup, yeterli Eğitimci ve Eğitim alanı mevcut olmadığından, Birçok aile çocuklarının Eğitimi için büyük şehirleri tercih etmekte bu sebeple iç göç oluşmaktadır. Bu alanda yapılacak yeni personel ataması ve Bölge İlk ve Ortaöğretim okullarının açılması yararlı olacaktır.

SONUÇ                      : İlçemiz Nüfus Müdürlüğünce, 2000–2007 Yılı T.C. Başbakanlık Devlet Enstitüsü Başkanlığınca yapılan genel Nüfus sayımı Sonuçları ve yapılan değerlendirmeler sonucunda;



            Belirtilen sonuca göre İlçemizde 2007 (ADNKS) Nüfus sayımında Merkez Nüfusu % 2 oranında artmış, Köylerde ise % 9 oranında azalma olduğu görülmüştür.

            İlçemizde 2007 (ADNKS) Genel Nüfus sayımına göre Merkez Nüfusu % 24, Köy Nüfusu % 76 olarak tespit edilmiştir. 
             İlçemizdeki bu sonuçlardan anlaşılacağı gibi bir İç Göçe neden olan, bu hususları Yavaşlatılması, Yönlendirilmesi, Kontrol edilmesi, yol açtığı Sos yo/ ekonomik ve Eğitim sorunlarının çözümüne çalışmalar İlçemiz Feke Kaymakamlığınca sürdürülmektedir.

     Nüfusun cinsiyete göre dağılımı aşağıda çizelgede belirtilmiştir.


FEKE

     Feke ilçesinde yaşayan 19.4890 nüfus' dan 9.947' si erkek 9.542' si kadın nüfus' dan oluşmaktadır.

İlçe, bağlı bulunduğu Adana iline 112 km uzaklıkta ve ilin kuzey kesiminde Torosların en çok kırılmaya uğradığı engebeli sarp dağlık ve ormanlık bir sahada yer alır.Dar ve dik vadiler içinde akan akarsular ilçe alanında geniş düzlükler oluşturmaz. İlçenin en önemli akarsuyu Seyhan ırmağının bir kolu olan Göksu dur. Tarıma elverişli alanlar Göksu boyunca uzanır.
         Bitkisel üretimde arazi sıkıntısı mevcuttur. Ancak ürün çeşitleri fazladır. Bölgede hurma üzüm nar erik vişne dut ceviz gibi meyveler yetişmektedir. Özellikle bahçecik ve Gürümzenin fasulyesine doyum olmaz.
         Hayvancılık ve ormancılık da başlıca geçim kaynaklarıdır. Toroslarda ki yaylalarda çok sayıda küçükbaş hayvan beslenir ve kış geldiği zaman tekrar Çukurova ya göç edilir.
      
 Yayla demişken Feke adeta bir yayla diyarıdır. Akkaya, İnderesi, Gürümze, Bahçecik Maran, Çataloluk, Bahçeler Keklikçi Tapan bölgeleri bunlardan birkaçıdır. Yayla olurda su sıkıntısı olur mu? Bölgede su sıkıntısı yoktur. 2007 yılı Türkiye’miz için sıkıntılı olmasına rağmen bölgede su sıkıntısı yaşanmamıştır. Su kaynaklarına gelin birlikte göz atalım.

   FEKE ÇAYI 
            İlçemizin kayda değer zenginliklerinden birisi de sularıdır. İlçemiz sınırları içerisinde bulunan Feke çayı iki kolun birleşmesiyle oluşur. Bu kollardan birisi, Saimbeyli’nin Pağnık köyünden çıkan Pağnık çayı ve diğeri de ilçemiz sınırlarında bulunan Sarıpınardır. Bu iki gözden çıkan sular ilçemiz sınırları içerisinden geçerek Süphandere köyünde birleşir ve Feke çayı adını alır. Feke çayı ilçemizin içinden geçerek Göksu ırmağına katılır.

 KOCA KATRAN 
            İlçemiz ormanlık alanları ve doğal güzellikleri ile haklı bir üne sahiptir. Öyle ki bu ormanlık alanlarıyla yıllardır insanların dikkatini çekmiş her yıl bir çok insanın ilçeye ziyaretini sağlamıştır. Gürümze de bulunan tarihi Lübnan sediri yüzlerce yıldır dimdik ayakta durarak sanki tarihe meydan okumaktadır. Yapılan araştırmalara göre bu tarihi sedirin 680 yaşında olduğu bilinmektedir.

Yine dünyada ender rastlanılabilecek bir durum da ikiz çınarlarda görülmektedir. Bu çınarlar zamanla birbirine kaynaşarak harika bir görüntü oluşturmaktadır.

Bölgemizin coğrafi yapısından dolayı bahçe ve tarlaları sürme işi gelişmiş yöntemlerle yapılamadığından halen eski usullerle bu işlem yapılmaktadır. Bu iş için katır ve öküzler kullanılmaktadır. Arazi taşlık yapıya sahip olduğundan öküzlerin ayaklarını korumak için ayaklarına nal takılmaktadır.

       FEKEDE TARİH 
M.Ö XVI. Yüzyılda Hitit toprakları içerisinde bulunan Feke ve havalisinin birçok yerleşim biriminde göze çarpan tarihi eserler bulunmaktadır. Bölge tarım sahasına elverişli olmamasına rağmen yaşayan toplumlar buraları kendine savunma sığınma ve korunma yeri olarak seçmişlerdir. Yeni ve eski yerleşim birimleri ise dağların etekleri derin vadilerin yamaçları hakim tepelerin çevreleridir.

            Bölge tarih öncesi ve tarih sonrası eserlerin çokça rastlandığı bir yer teşkil etmektedir. Feke kalesi ile başlayalım tarihi gezintiye.

         Feke kalesi XI yy.da inşa edilmiştir. Kuzey ve güneyi birleştiren adana-kozan-kayseri yolu üzerinde eski Feke olarak bilinen ve bugünkü Feke ilçesinden yaklaşık 8km kuzeyde bir tepe üzerinde bütün ihtişamı ile ayakta durmaktadır.

         Kale 128 m yüksekliğinde dik bir tepenin üzerinde 400 m2lik bir alan üzerinde inşa edilmiş 187 m boyunda ve 30m eninde askeri bir yapıdır. Kalenin tarihindeki en önemli olay 1138 yılında Bizanslılar tarafından kuşatılmasıdır. Feke kalesi ovadakiler gibi çabuk teslim olmaz ve kuşatma sonuç vermez. Bunun üzerine iki tarafın en iyi savaşçısı mücadele eder ve Bizanslılara teslim edilir. Bir iki yıl sonra danişment beyi Muhammed bin gazi kaleyi Bizanslılardan alır. Önce memluk sonra da Osmanlı hakimiyeti ne girer. Kalenin etrafında kastlawn adında bir manastır olduğu söylenmektedir. Yine kalenin alt tarafında kara kilise (girigoryan)bulunmaktadır.

       Kilise V-VI yy. erken Bizans dönemine ait olup hala bir bölümü ayakta durmaktadır. Tarih içinde oldukça eski ve önemli bir yer tutan kilise ve kalenin bulunduğu bölge IV.yy da roma imparatoru Dioklatianus’un düzenlemeleri sırasında Anadolu da kurulan dokuz yeni bölgeden biri olarak değerlendirilmiştir.

          Geçelim manan kalesine. Feke’nin 20 km batısında 1640 m yüksekliğinde geniş bir bölgeye hakim manan kalesi Feke ile de görsel iletişim olanağına sahip bulunmaktadır.

          Altı tane yarım yuvarlak planlı kulesi bulunan kalenin şapelinin beden duvarının bir kulesi gibi düzenlenmiş olması diğer kalelerde görülmeyen bir uygulama olarak dikkat çekmektedir.
          Araştırmacı Robert w. Edwards Kalenin tarihine ilişkin hiç bilgi bulunmadığını söylemektedir.

       İlçe dahilin de toplam yedi kale 17 kilise ve harabeleri bulunmaktadır.
        Kale ve kilise kalıntılarından başka han yıkıntıları köprü kalıntıları kervan yolları maden ocakları yerleşim birimleri kalıntıları suyolları çanak çömlek tuğla fırınları kişinin hayatta
 iken sevdiği eşyalarının birlikte konulduğu mezarlara çok sık rastlanılmaktadır. Bölgede Feke kalesi için 2006 yılının sonunda, T.C. Turizm ve Kültür Bakanlığı, Adana Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve Adana Valiliği İl Özel İdaresinin girişimleri ile Feke kalesi Rölöve,  Restitüsyon ve Restorasyon projeleri hazırlanmıştır. Yakın zamanda da
Restorasyon çalışmalarına başlanılacaktır. Kara kilise için de Restorasyon projeleri hazırlanmıştır. Ne zaman başlanılacağı bilinmemektedir.   
  
            Tarihin tozlu sayfalarından çıkıp ta birazda günümüze dönelim.

            Bölgeden Göksu ırmağı geçer de rafting yapılmaz mı? Dağlık olurda yamaç paraşütü olmaz mı? Gelin Göksu da beraber yolculuk yapalım şimdi de;

            Aylardan Ağustos, bir Fransız turist kafilesiyle karşılaşıyoruz. Rafting yapmaya gelmişler. Fotoğraf makinemizi alıp peşlerine düşüyoruz. Birinci gün büyük botla, ikinci gün birer kişilik küçük botlarla rafting yapıyorlar. Aslında Ürgüp Göreme ye gelmişler. İstek olursa rehber rafting için buraya getiriyormuş turistleri. Gece ormanda çadırlarda yatıyorlar. Doğallığı seviyorlar, belli. İkinci günün gecesinde öğretmen evinde misafir ediyoruz ve mutlu ayrılıyorlar buradan.
           
     ALABALIK 
İlçemiz son yıllarda gelişmesi hız kazanmış bir alabalık potansiyeline sahiptir. Sarı pınar bölgesinde bulunan alabalık tesisleri gün geçtikçe çoğalmaktadır. Keza Akkaya bölgesinde de alabalık tesisleri artarak çoğalmaktadır. İlerleyen dönemlerde alabalık, turizme büyük katkılarda bulunacaktır. Haftasonu ailenizle birlikte piknik yapabileceğiniz bu muhteşem yerler keşfedilmeyi bekliyor.


       Y
KOZAN




KOZAN NÜFUSU

Ülkemizde ilk resmi nüfus sayımı 1927 yılında yapılmıştır.Aynı sayımda Kozan İlçe Merkezinin nüfusu 5266 olarak tespit edilmiştir.İlçe Merkezinin nüfusu 1957 yılına kadar oldukça düşük bir hızla artış göstererek 7894 kişiye ulaşa bilmiştir.
            22.10.2002 tarihinde yapılan nüfus sayımında ise resmi olan rakamlar ile İlçe merkezi 75.833,Kasaba ve Köyleri toplam nüfusu 56.482 olmak üzere  132.315 kişiye ulaşmıştır.Bu Nüfus sayımına göre İlçemiz merkezinde 13.745 kişi artış göstermiş olup İlçe ölçeğinde nüfus hareketi incelendiği takdirde başta Adana olmak üzere diğer İllere  az bir göç yaşanırken İlçemiz merkezine Feke,Saimbeyli ve Tufanbeyli gibi komşu İlçelerden bir hayli nüfus akımı yaşanmaktadır.
            31.08.2007 tarihinde yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi çalışmalarında yapılan son Kozan Nüfusumuz İlçe Merkezinde 70.950, Kasaba ve Köylerde 50.200 olmak üzeri toplam 121.150 kişi sayısına ulaşılmıştır.Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi çalışmaları halen  devam etmektedir.
İLÇENİN COĞRAFİ DURUMU
İlçe Merkezi Adana Ovasının yukarı ova denilen kısmında düz arazi ile dağlık kesimin birleştiği kısmın yarı engebeli bir alan üzerine kurulmuş olup,il merkezine uzaklığı 68 km.dir.İlçe,Kuzeyde Kayseri, Yahyalı, Feke, Saimbeyli; Doğuda Osmaniye,Kadirli;Güneyde Ceyhan, İmamoğlu; Batıda Aladağ ilçeleri ile çevrili olup,yüz ölçümü 1690 Km2 dir.
            İlçenin yüzey şekilleri birbirinden farklı iki konumdadır.birinci kesimin arazi yapısı Adana ovasının devamı niteliğinde olup,verimli mümbit araziye sahip olup,takriben ilçenin tüm alanının ¼ ünü kapsamaktadır.Geri kalan ¾ ü ise dağlık ve engebelik görünüm arz etmektedir.
            İlçe merkezinde rakım 109.85 m olup,tipik bir Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir.yazları kurak ve sıcak kışları ılık ve yağışlıdır.Yıl boyunca don olayına rastlanmaz.İlçe Meteoroloji Müdürlüğünün kayıtlarında Yıllara göre ortalama yağış miktarı yaklaşık 900.mm.dir.
            İlçe merkezi yazları çok sıcak ve kuru geçtiği için söz konusu bu dönemde önemli bir kesimi kuzeyde yer alan dağlık kesimi yaylalara göç etmektedir.en önemli yaylalarımız Horzum, Gedikli, Göller, Elmalı ve Savruk’tur.dağlık ve yaylalık yer aldığı kuzey kesim geniş çam ormanları ile kaplıdır.
            İlçemiz sınırları içerisinde yer alan başlıca akarsularımız Kilgen çayı,Deli Çay, Zamantı,Göksu ve Sumbas Çayıdır. Kilgen Çayı üzerine 1973 yılında Kozan Barajı inşa edilmiş olup,takriben 70 bin dekar arazi sulamakta olup,ilçeye bolluk ve bereket getirmiştir.
 Kozan İlçesinin Tarihi
Kozan ve havalisi, tarihin her döneminde önemini korumuş bir yerdir.Eski çağlardan beri ,bir çok milletin nüfuz mücadelesine sahne olan Kozan ve çevresi,verimli arazileri ve elverişli iklim şartları ile gerçekten göz kamaştırıcı bir özelliğe sahiptir.Tarih çağlarında Çukurova’da ve dolayısıyla Kozan’da çok sayıda medeniyetin kurulması ve birbiri arasındaki nüfuz mücadelesinin uzun yıllar sürmesi,buranın tarihi .,coğrafi ve iktisadi önemini ortaya koymaktadır.Kozan ilçesi Anadolu –Suriye eski ticaret yolunun üzerinde bulunduğu için ticari bakımdan büyük bir önem taşımıştır.Kozan ve yakın çevresinin sahip olduğu bütün bu olumlu şartlar,ilk çağlardan itibaren,çeşitli kavimlerin yöreye hakim olma ve yerleşme arzularını kamçılamış,devletler arası siyasi anlaşmazlık ve savaşlara yol açmış,yörenin bir çok kavim arasında el değiştirmesiyle sonuçlanmıştır.İlçenin yerleşme tarihinin bilhassa ilk çağlar için ,Çukurovanın yerleşme tarihinden ayırmak mümkün değildir.Bu açıdan Kozan’ın yerleşme tarihini Çukurova’nın yerleşme tarihi içinde değerlendirmek gerekmektedir.Eski ismi “Sis” ,”Sisium” ve “Sision” olan Kozan’da yerleşme çık eskilere kadar iner.Yapılan çeşitli arkeolojik kazılara göre en az 10 medeniyetin yörede yaşamış olduğu ortaya çıkmaktadır.M.Ö 3.binyılda Güney Anadolu sahil ovalarında,Hitit vesikalarının onlara verdikleri isim ile Luvi(Luwi) kavimleri yaşamaktaydılar.Ayrıca Mersin –Yümüktepe ve Tarsus –Gözlükule kazılarında görülen M.Ö 3.binyıl Erken Tunç kültürü,bu Luvi kavimlerine ait idi.Luwi kavmi,Ege göçlerinden sonra da Kilikya bölgesinde varlığını devam ettirmiştir.Luvilerin kökeni ile ilgili çok sayıda görüş bulunmaktadır.Çukurova’da Luwilerden sonra Huriler tarafından Kizzuwatna adında bir krallık kurulmuştur.Bu durum karşısında Hitit Kralı Zidanza bunlarla barış yapmak zorunda kalmıştır.İki devletin sınırlarını muhtemelen Toros Dağları ayırıyordu.(M.Ö 1550-1520)




M.Ö 2 Binyılın ortalarında Hititlere bağlı bir krallık olarak yıkılıncaya kadar bu bölgede yaşayan Kizzuwatna krallığı uzun ömürlü olmamıştır.Kizzuwatna Krallığından sonra M.Ö 1500-1331 yılları arasında yöreye Arzawa Krallığı egemen olmuştur.Bu krallık doğu kökenli olup sürekli Hititler ile savaşmışlardır.M.Ö 1900-1200 yılları arasında 700 yıl gibi uzun bir süre Anadolu yarımadasına hakim olan Hititler ,Çukurovayı “Uru Adania “ olarak adlandırmışlardır.Uzun süren Hitit hakimiyeti sırasında tarım ve hayvancılık yörede çok gelişmiştir.Kadirli Karatepe’de bulunan ve M.Ö IX-VIII.yüzyıllara tarihlenen Fenike alfabesi ve geç Hitit hiyeroğlifleri ile iki dilde yazılmış kitabelerde ,Awarikus’un da Danunalar Kralı olduğu geçmektedir.Hititler’in Ege göçleri ile yıkılmasından sonra(M.Ö 1200’lü yıllar) yöreye Kue(Que) krallığı egemen olmuştur.Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra kurulmuş olan bir çok küçük devletten birisi olan bir çok küçük devletten birisi olan Kue Krallığı ,477 yıl süreyle Çukurova’da hüküm sürmüştür.Bu krallık.M.Ö 720 lerde Asurlular tarafından yıkılmıştır.Que’yi bir Asur eyaleti haline getiren ise,Asur kralıV.Salmanasar’dır.(M.Ö 728-722)

M.Ö 713-663 yılları arasında bölgeye hakim olan Asurlular,Çukurova’yı bir sömürge olarak kullanmışlardır.Sert bir idare kuran Asurlular,50-60 yıl gibi kısa bir süre varlıklarını koruyabilmişlerdir.Bölgenin Asur vesikalarındaki adı Kue ülkesidir.Asur devletinin zayıflaması ve yöre halkının bağımsızlığını ilan etmesi ile kurulan Kilikya Krallığı (M.Ö.663-612) Adana’ya hakim olmuştur.Asurlular gibi uzun ömürlü olmayan Kilikya Krallığı M.Ö 612’li yıllarda Pers İmparatorluğunun egemenliğini kabul etmiştir.Kilikyalılar sağladıkları siyası güvence karşısında her yıl Pers İmparatorluğuna belli oranda vergi vermişlerdir.Çukurova’da Pers İmparatorluğu’nun hakimiyeti 300 yıla yakın sürmüştür.M.Ö 333 yılında tarihte ünlü olan “İssos Savaşı” ile III.Darius.Büyük İskendere yenilmiştir.Bölgede başlayan Makedonya egemenliği kısa süreli olmuştur.Büyük İskender’in M.Ö 323 yılında ölümü üzerine İmparatorluk İskenderin komutanları arasında paylaşılmıştır.Çukurova ve çevresi komutan Selefkos’un paşına düşmüştür.Selefkoslar,bu bölgeye dolayısıyla da Kozan’a belli bir süre hakim olmuşlardır.(Bölge ilk etapta Antigonos’un paşına düşmüştü.)Daha sonra ise Roma Devlet otoritesinin zaafından faydalanan Akdeniz korsanları,Çukurova’nın (Cilicia) kıyı kesimlerindeki yerleşim merkezlerini tahkim ederek yöreye yüzeli yıl kadar hakim oldular.Selefkoslardan sonra bölgeye Roma İmparatorluğu (M.Ö 112-M.S 395) hakim olmuştur.M.Ö 66-64 yıllarında Pompe(Pompeus)tarafından Roma İmparatorluğu’na ilhak edilmiştir.407 yıl süren Roma egemenliği sırasında Çukurova ,İmar edilmiş ve anıtlarla süslenmiştir.Roma İmparatorluğu’nun M.S 395 ‘te ikiye ayrılması ile Adana ve Çevresi Doğu Roma’nın (Bizans) payına düşmüştür.M.S 704’te Çukurova’ya ilk İslam akınları başlamıştır.Bölgeye ilk gelen İslam komutanı Halid bin Velid’dir.704’te Halife Abdülmedik oğlu Abdullah,Misis yöresindeki kaleyi alıp ilk camiyi yaptırmıştır.Böylece bölgede Emevi devri başlamıştır.M.S 8.yy ‘daki Emevi egemenliği sona ermiş ve sonra Abbasi hakimiyeti başlamıştır.800 yılında Harun El-Reşit zamanında Haruniye şehri kurulmuş ve buraya gönüllüler yerleştirilmiştir.1071 Malazgirt zaferi ile Anadolu topraklarında başarı kazanan Türkler dalgalar halinde Çukurova bölgesine yerleşmeye başlamışlardır.


KAYNAK:Kozan Halk Kütüphünesi
POZANTI
Kültür ve Tarihi Eserler
      İlçede geleneksel toplumsal yaşama bağlı olarak kültür de geleneksel yapıda sürmektedir. Yaylacılığın yoğunlaştığı 1985 yılından bu yana farklı kültürleri taşıyan insanların bir arada olması sonucu, şehirsel alanlar (Pozantı ve Akçatekir) ve yayla kesimlerinde (Alpu, Fındıklı, Kamışlı, Belemedik) kültürel değişimler gözlenmektedir. Ancak aynı bölge (Çukurova) insanları bir araya toplandığından, ciddi kültürel farklılık ve uyumsuzluk görülmemektedir.
      Tarih boyunca bir geçiş bölgesi olan Pozantı, önemli tarihi olaylara sahne olmuştur. Adana'nın kurtuluşunda yönetim merkezi olarak önemli hizmetler gören Pozantı Cumhuriyetten sonra Gelişmeye başlamıştır.
      İLÇENİN ÖNEMLİ TARİHİ ESERLERİ:
      AKKÖPRÜ:
      Hemen yakınında bulunan Şekerpınarın dan dolayı Şekerpınarı köprüsü de denilen Akköprü bir ortaçağ köprüsüdür. Orta çağ tabiri belli bir tarih değildir.Romalılardan Fatih Sultan Mehmet’ e kadar çok geniş bir zamanı kapsar. Roma – Bizans kadar, İslam ve Selçuklular devride bu zaman içine girer ancak IX yüzyılda halife Mem’ munun Binansa karşı seferinde köprünün mevcut olduğu ( K:ENER ) kaynaklarda belirtildiğinden köprü bu tarihten önce ( 833 ) yapılmış olmalıdır. XIV. Yüzyılda Karaman oğullarının bir gümrük noktası olarak kullanılan Akköprü, XIV. Yüzyılda Gülek Beline hakim Koca Mehmet Paşa zamanında da onarılmış olduğu tahmin edilmektedir. XIX. Yüzyılda ise Mısırlı İbrahim Paşa tarafından onarıldığı ( A.JANKE ) tarihsel kaynaklarından anlaşılmaktadır. Köprü kagir ve tek gözlüdür. Boyu 83 metre, genişliği 5,70 metre ve kemer açıklığı 10,35 metredir. Her iki kıyıdan orta kemere doğru yükselen meyilli bir şekli vardır. T.C. mülki idare sınırlarına göre Adana Niğde il sınırında bulunmaktadır. Akköprü, Çiftehan – Pozantı demiryolu arasında ve demiryolunun hemen doğusunda bulunmaktadır. Köprü civarı oldukça sarp dağlarla kaplıdır. Köprünün hemen kuzeyinde şeker pınarı kaynağı ve şeker pınarı turistik lokantası karayolundan dinlenme yeridir. Köprü sarımtırak renkli kesme taşlarla yapılmıştır. Köprü geçirdiği onarımlar sayesinde günümüze kadar gelebilmiştir.
      Köprü zaman içinde pek çok onarım geçirmiştir. Ancak her onarımda aynı temeller üzerine kurulduğu ana hatta fazla bir değişiklik yapılmadığı söylenebilir. Köprüye ilişkin elde edilen en eski belge olarak 1970 yılında çekilen fotoğraflar bulunmaktadır. Köprünün 1982 ler de hasar gördüğü, ancak bu hasarların özellikle doğu taraftaki tempan ortaya çıktığı, köprünün kemerinde herhangi bir hasar olmadığı görülmektedir.
      1984’ de yapılan onarımda, Adana – Ankara yolu tarafından köprünün tempon duvarlarının yükseltilerek ve korkuluk üzerine beyaz renkte tek parça taşlar konularak müdahaleler yapıldığı, ancak 1985’ de bu olumsuz müdahalelerin kaldırılarak köprüye 1900 yıllarındaki biçiminin verildiği ve taşıt trafiğine kapatılarak yaya amaçlı kullanıldığı görülmektedir. Bu son onarımlarda köprü tamponları moloz taş duvar tekniği ile çeşitli cinste ve büyüklük de taşlar kullanılarak örülmüştür.
      Ekim 1991 de olan taşkında köprü oldukça hasar görerek büyük bir kısmı yıkılmıştır. Yıllarca hasarlı olarak kalan Ak köprü Adana Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kurulunun 13.07.1999 gün ve 3490 sayılı kararı ile onaylanarak rölöve, retitüsyon ve restorasyon projeleri doğrultusunda 2000 ve 2001 yıllarında restore edilerek günümüzdeki halini almıştır.
      İBRAHİM PAŞA TABYASI
      Tabyanın Osmanlı döneminde İbrahim Paşa tarafından inşa ettirildiği sanılmaktadır. Toros dağları üzerinde tekir boğazına hakim bir tepe üzerinde oval planlı olarak yapılan tabyanın duvar örgüsünde yöresel taş malzeme kullanılmış olup, duvarların iç ve dış yüzeyleri küçük dörtgen düzgün kesme taş ile örülmüş duvar araları moloz taşlarla doldurulmuştur. Doğu ve Batı yarım daire Burç şeklinde düzenlenen tabyanın, batı cephesi temel seviyesine kadar yıkılmış, doğu cephesi sağlam vaziyettedir. Kuzeyden ana girişi olan tabyanın iç kısmında tonozlu mekanlar yer almakta olup, tabyanın su sarnıcı ve diğer bölümlerinden bir kısmı günümüze kadar sağlam biçimde gelebilmiştir. Tabyanın üst kısmında ise tabyayı çepe çevre saran iç kısımları tuğla örülü, basık kemerli mazgal delikleri bulunmaktadır. İbrahim Paşa tabyası Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek kurulunun 13.02.1986 gün ve 1829 sayılı kararı ile korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.10.1993 gün ve 1549 sayılı kararı ile ise Tabyanın korunma alanı sınırları 1/25000 ölçekli harita üzerinde belirlenmiştir.
      ANIT AĞAÇLARI
      Pozantı ilçesi sınırlarında 3 adet ağaç mevcuttur. Bunlar Çetinlik Dağı orman arazisi içinde bulunan Sedir ağacı, Belemedik köyünde bulunan Çınar Ağacı ve Bürücek Yaylasında bulunan Ceviz Ağacıdır. Kurulumuzun 22.10.2004 gün ve 200 sayılı kararı ile tescil edilen Sedir Ağacının 635 yaşında, kurulumuzun 26.11.2004 gün ve 245 sayılı kararı ile tescil edilen Çınar ağacının 200 yaşında, kurulun 27.01.2005 gün ve 331 sayılı kararı ile tescil edilen Ceviz Ağacının 380 yaşında olduğu tahmin edilmektedir.
      ANAHŞA KALESİ
      Geç Bizans dönemi yapılarından Anahşa Kalesi Pozantı – Ankara D-750 karayolunun batısında ulaşılması oldukça zor ve 1800 m yüksekte, vadiye hakim bir savunma kalesi olarak yapılmıştır. Güney tarafı sarp ve kayalıktır. Geniş bir tepe üzerindedir. Kuzeyde iki burun vardır. İç kısmında ise tonozlu yapılar ve su sarnıçları yer alır. Üst kısmında bilhassa doğu ve batıda mazgal dedikleri kaleyi çevrelemektedir. Kaleye ana giriş kuzeydendir. Anahşa Kalesi Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksel Kurulunun 13.02.1986 gün ve 1829 sayılı kararı ile kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Kurulun 26.11.2004 gün ve 244 sayılı kararı ile de korunma alanı sınırları belirlenmiştir.

İlçenin Turizm Konumu :


Pozantı, Çukurova Bölgesini ve Akdeniz kıyılarını İç Anadolu’ya bağlayan en kolay ulaşım yolu üzerinde bulunmaktadır. Sözü edilen ulaşım kolaylığı aynı zamanda turizmin Pozantı’dan geçerek bir taraftan İç Anadolu’ya (Kapadokya, Ihlara Vadisi, Konya, Ankara, Kayseri) diğer taraftan Akdeniz Bölgesi (Adana, Mersin, Osmaniye, Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay) ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin (Şanlıurfa, Diyarbakırr, Mardin) ulaşımını sağlamaktadır. Bölgede Aladağ Milli Parkı ve Demirkazık zirvesi, Çiftehan kaplıcaları, Ulukışla Karagöl ile Bolkar dağları özellikle yazın turizmin yoğunlaştığı alanlardır. Bu alanlara giden insanlar Pozantı’da konaklayarak günübirlik gidip gelebilmektedir. Günübirlik konaklama giderek yaygınlaşmaktadır. Halihazırda bu kişilere ilçede konaklama dışında diğer turizm imkanları (organizasyon, turlar, turistik eşya satışı, alışveriş mekanları vb) sunulamamaktadır.

Turistik Tesisler :

Pozantı ilçesindeki yeme-içme tesisleri Adana-Ankara karayolunun yarattığı mola olanakları ile büyük bir potansiyele sahiptir. Her gün binlerce kişiye hizmet vermektedir.
Pelit Tesisleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli bir işletmedir. Ayrıca, Topbaşlar Restoran, Doğan Tesisleri, Akün Tesisleri ve Tünel Restoran ilçede faaliyet gösteren diğer yiyecek-içecek ve dinlenme işletmeleridir.
İlçedeki belediye belgeli konaklama tesisleri Arıkan Oteli, Cumhuriyet Oteli ve Yurtçu Oteli’dir. Büyük bir kısmının tamamlandığı 60 yatak kapasiteli Sezer Oteli, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na işletme belgesi için başvuruda bulunmuştur. Ayrıca, bölgenin turizm arz kapasitesini arttıracak bir diğer tesis de, inşası halen sürmekte olan bakanlıktan yatırım belgeli 4 yıldızlı Toroslar Tatil Köyü’dür.
İlçedeki Turistik Tesisler
Adı
Yeri
Kuruluş Yılı
Kapasitesi
Hizmet Türü*
Topbaşlar Dinl.Tesisleri
Pozantı
1982
40 Masa
Lokanta
Pelit Tesisleri
Pozantı
1985
50 Masa
Lokanta
Arıkan Tesisleri
Pozantı
1972
50 Masa
Lokanta
Arıkan Tesisleri
Pozantı
1998
35 Yatak
Otel
Akün Tesisleri
Pozantı
1970
40 Masa
Lokanta
Doğan Tesisleri
Pozantı
1980
25 Masa
Lokanta
Sezer Motel
Aşçıbekirli
2000
75 Yatak
Motel


İMAMOĞLU
 NÜFUS DURUMU

     
        İlçe nüfusunun büyük bir kısmı şehir merkezinde bulunmaktadır. 2000 yılı Genel  Nüfus sayımına göre İlçe Merkez Nüfusu 31.502 merkez nüfus; 11.859 köy nüfusu olmak üzere ilçenin genel nüfusu; 43.361’dir.Bu nüfusun 21.759 kişi erkek ve 21.602 kişi kadın nüfus oluşturmaktadır.Adrese Dayalı Nüfus Kayıt  Sistemine göre  İlçe Merkez Nüfusu: 21.000  ve Köy Nüfus durumu 9.500 olarak kesin sonuç olmamakla birlikte tespit edilmiştir.
        Köy/Mahalle   :Belediye sınırları içerisinde 6 mahallesi ve 19 köyü bulunmaktadır.
İmamoğlu,kuzeyinde Kozan,Güneyinde Yüreğir ve Ceyhan;doğusunda Ceyhan ve Kozan, batısında ise Aladağ ve Karaisalı ilçeleri olan bir ova ilçesidir. İlçe,Çukurova’nın kuzey bölümünde bulunmaktadır. İlçenin kuzey kısımları yer yer tepeliklerden oluşmasına rağmen , geniş bir bölümü ovalarla kaplıdır. İmamoğlu ilçesi Türkiye’nin sayılı ovalarından olan Çukurova’nın kuzey kısmında bulunan İmamoğlu Ovası’nda kurulmuştur. İLÇENİN COĞRAFİ DURUMU

        İmamoğlu’nun tüm yüz ölçümü 424 km2’dir.Bu alanın 342.5 km2‘lik kısmı tarım arazisidir.342.5 Km2’lik tarım arazisinin 200 krn2’lik kısmı tamamen ovadır. Geriye kalan 142 Km2’lik kısmı %10-%15 eğimli ve hafif engebeli arazilerden oluşmaktadır.Engebeli arazileri % 51’lik kısmı ise dağlık sayılabilecek kadar eğimli ve yüksektir.
        İlçede genel olarak Akdeniz İklimi hüküm sürer.Yazları sıcak ve kurak,kışları ılık ve yağışlıdır.Yıllık yağış ortalaması genellikle 600-700 mm dir.

Yüzölçümü    : 424 Km²
Rakım          : 90 m. İle 200 m.
İLÇENİN TARİHÇESİ VE İDARİ DURUMU
 İmamoğlu İlçesi Adana İl merkezine 45 km. mesafede,Adana,Kozan, Feke,Saimbeyli, Tufanbeyli yol güzergahında;Kozan,Ceyhan,Yüreğir,Karaisalı ve Aladağ İlçelerinin ortasında, Mülki İdare Hizmetleri açısından 3.Sınıf İlçe statüsünde  olan bir yerleşim birimidir.
        
İlçemizde bir merkez Belediye,6 mahalle ve 19 köy bulunmaktadır.
        İlçe Merkezi Köyleri ve bağlılarıyla birlikte yerleşim yeri sayısı 34’dür. 
        Genel olarak toplu yerleşim esastır.Bazı köylerin 2-3 mahalle bağlısı bulunmaktadır.Köy bağlısı mahallelerde nüfus oldukça kalabalıktır.60-70 hanelik köy bağlısı bulunmaktadır
        İmamoğlu,1940 yılında Köy,1959 yılında Bucak,1964 yılında Belediye, 19/06/1987 tarih ve 3392 sayılı 103 ilçe kurulması hakkındaki kanun ile Kazan İlçesinden ayrılarak bağımsız İlçe statüsüne kavuşmuştur.





                                                                   FOTOĞRAFLAR






ÇUKUROVA
Çukurova'dan Fotolar



SARIÇAM
Coğrafya
İlçe sınırları doğuda Ceyhan ilçesi, kuzeyde İmamoğlu ilçesi, güneyde Yüreğir ilçesi, batıda ise Karaisalı ve Çukurova ilçeleri ile Seyhan ve Çatalan barajlarından oluşmaktadır. Dünyaca ünlü olan İncirlik üssünün bulunduğu İncirlik beldesi, Sabancı organize sanayi bölgesi veÇukurova Üniversitesi ilçe sınırları içinde yer almaktadır.
İdari Yapı
  Resmi Gazetenin 22 Mart 2008 tarih ve 26824 (Mükerrer) nüshasında yayınlanarak yürürlüğe giren 5747 sayılı BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SINIRLARI İÇERİSİNDE İLÇE KURULMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN’ a göre Yüreğir İlçesinden ayrılarak Sarıçam İlçesi Kurulmuştur.Rakım yüksekliği 23 metredir.  Sarıçam ilçesinde tipik Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. Ortalama yağış miktarı 625 mm' dir. Yağışların %50 si kışın, %26 si ilkbaharda %18 i sonbaharda %5 i ise yazın düşer. Ortalama nisbi nem oranı %66 dir. En soğuk ocak, en sıcak Ağustos aylarıdır.
          İlçe nüfusu 83.615'i şehir merkezi, 20.368'i köy nüfusu olmak üzere 103.983'dir. İlçe 28 adet mahalle, 37 adet köyden oluşmaktadır.
           Merkez ve köylerde toplu yerleşim söz konusudur. Bazı Köyler birden fazla yerleşim alanından oluşmaktadır, bu tür köyler oldukça kalabalıktır. Birçok köyde 2 veya daha fazla bağlı mahalleden oluşmaktadır. Köye bağlı mahallelerde nüfus oldukça kalabalıktır. İdari birimler ile halk arasında olumlu bir ilişki vardır.
                                                                                                           Tarihçe
 Sarıçam ilçesi, Adana ili, Yüreğir ilçesinin Kuzey – Doğu kısmının ayrılması ile Buruk,SofuluBaklalıİncirlikSuluca ve Kürkçüler alt kademe belediyelerinin tüzel kişilikleri sona erdirilerek 22 Mart 2008 Resmi Gazetenin 22 Mart 2008 tarih ve  26824 (Mükerrer) nüshasında yayınlanarak yürürlüğe giren 5747 sayılı BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SINIRLARI İÇERİSİNDE İLÇE KURULMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN’ a göre oluşturulmuş bir ilçedir. İsmini ilçenin kuzeyinde bulunan Sarıçam ormanlarından almıştır.

            
04.06.2008 gün ve 26896 sayılı resmi gazetede yayımlanan İçişleri Bakanlığının 2008/10086 sayılı kararı ile Sarıçam İlçe Kaymakamlığına Bursa Vali Yardımcısı Ali Taşkın BALABAN atanmış olup, görevine 07.07.2008 tarihinde başlamıştır.
                                                    

Ceyhan
Çukurova'nın bir parçası olan Ceyhan ovası çağlar boyunca zaman-zaman Hitit, Fenike, Mısırlılar, Asurlular, İran (Pers), Makedonya (İskender İmparatorluğu), Roma ve Bizans devletlerinin egemenliği altında kalmıştır. Günümüzde Ceritler Ceyhan nehrinin doğusundaki köylerde Sırkıntılar, Ceyhan Nehrinin batı ve Kuzey-batı kesimlerinde Avşarlar ise Ceyhan'ın kuzeyinde yoğun olarak bulunmaktadır. 1865 yılı içinde yerleşik düzene geçilerek Nogayca kopmuş, yurdundan ayrılmış anlamına gelen "KOPÇAK" adı verilen bu günkü Ceyhan'ın ilk yerleşik toplumu Nogaylar olmuştur. Daha sonra 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı (93 Harbi)'nden sonra Kırımlar, Tatarlar, Çerkezler, Papaklar, Rumeli Göçmenleri Osmanlı Devleti tarafından Ceyhan Ovasına yerleştirilmiştir. Yerleşenlerin daha çok hayvancılıkla uğraştığı, hayvanlarını suladıkları dik bir yerden ırmak kıyısına inildiğinden anlamına uygun olarak bugünkü Ceyhan'a  "YARSUVAT" adı verilmiştir.  Daha sonra Sultan 2. Abdulhamit'in tahta çıkmasından sonra kaza merkezi yapılarak 1896 tarihinde "HAMİDİYE" ismiyle Cebelibereket (Osmaniye) sancağına bağlanmıştır. Daha sonra 1909 yılında Ermeni İhtişaşı (kargaşalık) üzerine kurulan örfi idare dolayısı ile "ÖRFİYE" ismi verilerek bir süre bu isimle anılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra 3 Mayıs 1929 'da "CEYHAN" adı yasayla kesinleşmiş ve Adana iline bağlanmıştır.

Sanayi
Ceyhan’da pamuk, mısır, soya fasulyesi, susam gibi çeşitli sanayi bitkilerinin yetiştirilmesi yatırıma dayalı sanayi  kollarının gelişmesini sağlamıştır. Özellikle tekstil dalında önemli adımlar atılmıştır. Ceytaş Tekstil A.Ş., Özmaya Sanayi A.Ş., Garipoğlu Evren Tekstil, İlbeyli Kollektif Şirketi, Aydız Tekstil Sanayi Ticaret Anonim Şirketi., Uralberk Kollektif Şirketi., Akdeniz Unculuk, Ceyhan Sanayi ve Ticaret İşletmesi, Toprak Mahsulleri Ofisi gibi önemli kuruluşlar tarıma dayalı olarak faaliyetlerine devam etmektedir. İlçede tarım dışı endüstri kuruluşları da bulunmaktadır. Bunlar Toros Gübre ve Kimya End.  A.Ş., Botaş Ceyhan Bölge Müdürlüğü, Cestaş San.Tic.A.Ş., Nurdağ Kireç İşl., Bolhocalıoğlu Tuğla Karo ve Kiremit fabrikası, ŞA-RA (Temel Cıvata) fabrikasıdır.

Şehir merkezinde dağınık halde bulunan sanayi esnafının bir sitede toplanması amacıyla 1965 yılında kurulan kooperatif eliyle çalışmalar başlamış, 1971 yılında küçük sanayi sitesi toplam 344.000m2 lik alan üzerinde 450 işyeri yapılmak suretiyle hizmete açılmıştır. Halen 498 esnaf ve sanatkar bu sitede hizmet vermektedir. Önemli bir alt yapı sorun olmayan sanayi sitesinde 1 Sağlık Ocağı, 1 PTT Şubesi, ve Camisi bulunmaktadır. Sanayi sitesi içinde bulunması gereken çıraklık eğitim merkezi halen endüstri Meslek Lisesi bünyesinde bulunmaktadır. Bu nedenle sanayi esnafına yeterli destek ve yardım sağlanamamaktadır. Ayrıca D-400 karayoluna uzak olarak yapılan sanayi sitesi gelişimini sürdürememiş ileriye yönelik projeler üretilemediğinden dolayı hedeflenen noktaya gelinememiştir. Ancak sanayi sitesinde bulunan eksoz sanayi Türkiye ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamakta, iki firmamız ise Suriye ve Suudi Arabistan’a biçerdöver yedek parçası ihraç etmektedir. Girişimci iş adamlarımıza imkan verildiğinde sanayi çok daha verimli çalışacak, ilçe ekonomisine önemli katkıları olacaktır.

İmalat sanayisinde 10 ve daha fazla işçi çalıştıran işyeri sayısı 37 ‘dir. Banka şube sayısı 10‘dur.

Toros Adana Yumurtalık Serbest Sanayi Bölgesi

Ceyhan sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu bölgede kurulacak fabrika ve diğer ülkelerden gelecek sanayi ürünleri sadece bu bölgeye değil Güney Doğu Anadolu Bölgesine hizmet verecek konum ve yapıda olacaktır.  Yani GAP’ın bir parçası olacaktır. Serbest bölgede kurulacak “Termik Santral” çalışmaları devam etmektedir. Serbest bölge Ceyhan ve çevresine canlılık kazandıracak 2000’li yıllarda güçlü bir Ceyhan ortaya çıkacaktır. Botaş-Ceyhan Bölge Müdürlüğü halen Irak petrollerini ve Güney Doğu petrollerini pompalamakta, iç ve dış pazarlara sunmaktadır.

Bakü-Ceyhan

Petrol Boru hattı projesi ile Azerbaycan ve Kazakistan petrolleri Akdeniz’e Ceyhan’dan ulaşmış dünya pazarlarına 13.07.2006 tarihinden buyana petrol sevkıyatı yapılmaktadır. 

                                                     TARİHİ YERLER 
                                                         Yılankale

Ceyhan ovasına hakim yüksek bir tepe üzerine kurulmuştur. Toros dağlarını aşarak Antakya’ya giden Halep ve İpek yoluna bağlanan, antik dönemde olduğu kadar Osmanlı döneminde önemli olan tarihi yolun üzerinde bulunur. Kesin olmamakla birlikte Ortaçağda 11.yy da Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin edilen önemli bir kaledir. Eski adı Govara olarak da bilinmektedir. Halk arasında “Şahmeran Kalesi” diye bilinen kalede Şeyh Meran adında bir kişinin yılan yetiştirip terbiye ettiği kale hakkında söylenen rivayetler arasındadır. 1671 yılında burudan geçen Evliya Çelebi Şahmeran kalesinde ensesi tüylü ve boynuzlu yılanların yaşadığını alaycı bir dille ifade etmiştir. Dıştan 700 m. kadar çevresi olan kale ikişer katlı 8 burçtan oluşmaktadır. Burçlar tamamen mazgallı olup, bu mazgalların ortaları ateş etmek için deliklidir. Kalenin güneye bakan demir kapısı vardır. Kalenin içindeki meydana her yönden birer merdiven inmektedir. Böylelikle meydandan kalenin her yönüne gidiş geliş kolaydır.


                                                               ABDULKARDİRAĞA CAMİSİ
Ulu Camii olarak ta bilinen yapı, Ceyhan merkezinde bulunur. Abdulkadir Ağa tarafından 1868 yılında yaptırılmış olan yapının duvarları tuğla ile örülmüştür. Yapı, 26 Haziran 1998 depreminde büyük hasar görmüş Vakıflar Bölge müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak restore edilmektedir.

AĞAÇPINAR TESİSLERİ
agacpinar
Ceyhan’a 15 Km. mesafede Ağaçpınar Köyü yakınında bol soğuk sulu, havuzlu bir dinlenme mekanıdır. Çevresi ağaçlık olup mesire yeri olarak ilgi çekmektedir.






















                                                                                                YUMURTALIK

Yumurtalığın Tarihçesi


              Adana ilimizin Yumurtalık ilçe merkezi iskenderun körfezinin kuzeyinde MÖ. 4. yüzyılın son çeyreğinde Büyük İskender’in Pers imparatoru Dara’yı bugünkü Iskenderun ile Dörtyol arasında kalan ovada yenmesinden sonra iskenderin halefleri olan Makedonyalı komutanlar tarafından bir liman şehri olarak kurulmuştur. MÖ. 1. Yüzyılda tarihin en parlak dönemini yaşamıştır.
7-10.Yüzyıllarda, Araplarla Bizans arasındaki savaş1arda tamamen tahrip olan kent 11.yüzyıldan itibaren Ayas adıyla piskoposluk merkezi oldu. Bu dönemde de Akdeniz’ in ünlü bir ticaret limanı olma özelliğini sürdüren Ayas’ta biri karada bir de limandaki adada olmak üzere iki kale inşa edildi. 1201 de Cenovalilar 1261 de de Venedikliler Ayas’ta ticari koloni kurma ayrıcalığını elde ettiler. Kentin asıl gelir kaynağı olan deniz ticaretini ellerinde tutan Venedikliler, kenti Lajazzo olarak adlandırmaktaydılar. 1266 yılında Memlüklüler ilk kez Kilikya’ya saldırdıklarında Ayas’ı tahrip ettiler 1268 yılında kenti ziyaret eden Marko Polo, limanın Venedikli ve Cenovali tüccarlarla dolu olduğundan ve bunların ipek, yün, hububat ve baharat ticareti yaptıklarından bahsetmektedir. Marko Polo 1271 yılındada çin’den dönüşünde ikici kez kenti ziyaret eder. Venedikli ye Cenoyali tüccarlar buradan Kilikya içlerine kadar uzanan ticari geziler yapmaktaydı. Bunların kendilerine ait birer tane kiliseleri vardı.
1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi ile de Osmanlı İmparatorluğu egemenliği altına girdi. Kanuni Sultan Süleyman döneminde , kentin batısında “Sahil Kulesi”adı verilen küçük bir kule yaptırıldı.
Osmanlı Vilayet örgütünde Ayas, Cebeli Bereket (Osmaniye sancağına bağlı Payas ilçesinin bir bucağı oldu Doğu ticareti Akdeniz’ den uzaklaştıkça Ayas Limanı da ortaçağdaki önemini yitirdi.
Yumurtalık, 19 Temmuz 1926’ya kadar kaza iken, nahiye yapılıp Ceyhan’a, 1 Nisan 1959’da ilçe yapılarak Adana’ya bağlanmıştır.
Akdeniz’in kenarında olan Yumurtalık’ın Güney ve Doğusu İskenderun körfezi , Kuzeyi Ceyhan İlçesi , Kuzey-Batısı Adana İli , Batısı ise Karataş İlçesi ile çevrilmiş bulunmaktadır. İlçenin yüz ölçümü 501 Km2 dir.
GEÇİM KAYNAKLARI
BALIKÇILIK
Yumurtalık lagünleri Türkiye'de dalyan balıkçılığının geleneksel yöntemlerle yapıldığı son alanlardan biridir. Balıkçılılar iki yıl öncesine kadar bir sezonda 120 ton balık alırken son birkaç yıldır 30-40 ton arası balık alabilmektedirler. Balık mevsimi bitince Şubat ayında kilometrelerce uzunluktaki hat sökülmekte ve dalyancılığa bir sonraki döneme kadar ara verilmektedir.
Şubat ayında Yumurtalık lagünlerinin çevresindeki çoğu balıkçılıktan başka geçim kaynağı olmayan köylerde saz kesimi zamanıdır. Balıkçılar kıyıda hummalı bir çalışmaya girişir; 6 km uzunluğunda sazdan bir duvarı örmek yaklaşık iki aylarını alır. Ardından dalyanların duvarını oluşturan ve "sedir" adı verilen kafesler kayıklarla lagünün denizle birleştiği yere getirilir. İlk baharın son günlerinde başlayan lagünün ağzını kapatan yerleştirme işlemi ise bir ay sürer. Saç uçlarının kesilmesinden sedir örülmesi ve hattın çekilmesine kadar üç ay süren bu zorlu uğraşta yaklaşık 60 kişi çalışır, Temmuzdan Ekim ayında başlayan balık mevsimine kadar dalyanda hapsolan balıklar ağlarla yakalanır. Dalyancılar için asıl ödül ise Ekim-Ocak ayları arasındaki balık akınında kuzuluklarla (kafesin duvarında oluşturulan küçük cepler) yakalanan tonlarca balıktır.
Ayas'ın batı sahillerinde uzanan Akdeniz'in önde gelen balıklarının yumurta bıraktığı yavru balık üretme merkezi olan girintili koy ve körfezlerin bulunduğu yerin genel adı Yumurtalıktır. Nahiyeye coğrafyanın ve balık üretiminin yöre ekonomisinde belirleyici olması nedeniyle Yumurtalık ismi verilmiştir. 
 Tarım ve Hayvancılık
Yumurtalık ilçesi merkez, 3 belde ve 16 köy olmak üzere toplam 20 yerleşim biriminden ibaret olup yüzölçümü 501 km2, tarımsal arazi varlığı 311.000 dekar, toplam tarımsal arazi içerisinde sulanabilir arazi varlığı ise 165.000 dekardır. Sulanabilen alanlarda yoğun olarak ikinci ürün tarımı yapılmaktadır. İlçemizde Aralık ayı sonlarında açılışı yapılan Devlet Su İşleri Sulama sistemi ile 65.000 dekar arazi sulu tarıma açılmıştır. Bunun sonucunda ilçemizde ikinci ürün ekilişlerinin artacağı, çiftçilerimizin meyve bahçesi tesisine yöneleceği tahmin edilmektedir. Yeni arazilerin sulu tarıma açılması çiftçi gelirlerini olumlu yönde etkileyecek ve ürün deseninde yeni gelişmeler meydana gelmesini sağlayacaktır.
Sanayi 
Bakü-Yumurtalık boru hattının hizmete girmesi, Yumurtalık-Kerkük boru hattı ile aynı yerde dünya pazarına açılması ile birlikte Yumurtalık bir dünya kenti hüviyetine kavuşacaktır. Irak petrolünün boru hattı ile Doğu Akdeniz'e taşınması Yumurtalık ve İskenderun Körfezi'nin jeo-stratejik durumunu ön plana getirdi. Yüzyılın en büyük projeleri arasında gösterilen ve 1076 kilometrelik bölümü Türkiye'den geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi kapsamında yeni bir çevre yatırımının il adımı atıldı. Boru hattı civarındaki bölgelerde biyolojik çeşitliliğin tanıtılması ve desteklenmesini hedeflediği 3 milyon 300 bin dolar bütçeli Çevresel Yatırım Programı kapsamında Yumurtalık Lagünleri Yönetim Planı hazırlandı.
BOTAŞ, boru hatları yoluyla petrol taşımacılığını, sahip olduğu derin tecrübe ile uluslararası arenaya taşımasını bilmiş, Irak-Türkiye Petrol Boru Hattı (ITP) yoluyla Ceyhan'a akıttığı petrole Hazar petrollerini de ekleyerek Ceyhan'ı Akdeniz'in Basra'sı haline getirme yolunda kararlı adımlarla ilerlemektedir.
Kerkük petrolünü ülkemize taşıyan ve Irak topraklarında 579, Türkiye'de ise 1297 km olmak üzere toplam 1876 km uzunluğunda olan ITP I ve ITP II boru hatlarının yanısıra BOTAŞ, Batman-Dörtyol ve Ceyhan-Kırıkkale arasındaki ham petrol boru hatlarını da işletmektedir. Yılda toplam 80.2 milyon ton taşıma kapasiteli, 2297 km uzunluğunda, değişik çaplardaki petrol boru hatları üzerinden BOTAŞ, kuruluşundan bugüne 6 milyar varilden fazla petrol taşımıştır.
Ceyhan Terminali, sahip olduğu tesisler ile bugün Akdeniz'in en modern ve en büyük petrol terminallerinden birisidir. Ceyhan, ITP hattı için 1,620,000 m³, Ceyhan-Kırıkkale hattı içinse 150,000 m³ olmak üzere toplam 1,770,000 m³ petrol depolama kapasitesine sahiptir. 15.000-300,000 DWT'luk 4 adet tankerin aynı anda yanaşabileceği 1950 metre uzunluğunda bir iskele bulunmaktadır.
Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi'nin tamamlanması ile BOTAŞ'ın işlettiği yurt içi petrol boru hatlarının uzunluğu 3368 km'ye, taşıma kapasitesi ise yılda 130.2 Milyon tona ulaşacaktır.

Ulaşım ve Kültür Sanat

İlçemiz Ceyhan ilçesine uzaklığı 33 Km. olup, asfalt yolla bağlıdır. Ceyhan üzerinden Adana iline 80 Km. mesafededir. İlçemiz her mevsimde köyleri ile ulaşımı yapılabilmektedir. Köy yollarının tamamı asfalttır.
            İlçemiz sadece kara ulaşımı yönünden elverişli olup, deniz kıyısı olmasına rağmen büyük liman bulunmadığından, deniz ulaşımı yapılamamaktadır. Ancak ilçemizde balıkçı barınağı mevcuttur.
ADANA HAKKINDA HERŞEY
ADANA REHBERİ
OTEL ADRESLER VE TELEFON NUMARALARI
Hilton SaTaşköprü Yanı0 322 355 50 00
Seyhan Oteli Turhan Cemal Beriker Bl.0 322 457 58 10
GRANDADANUS OTEL benkalar cad. 0 322 352 40 86
Çukurova Sürmeli Oteli İnönü Cad.0 322 352 36 00
Mavi Sürmeli Oteli İnönü Cad.0 322 363 34 37
Zaimoğlu Oteli Özler Cad.0 322 363 53 63
İnci Oteli Kuruköprü Meydanı 0 322 435 82 34
Otel My Afrodit Hipodrum Civarı 0 322 429 30 30
Sedef Oteli Turhan Cemal Beriker Bl. 0 322 435 02 53
Aksoy Oteli Abidin Paşa Cad.0 322 351 02 10
Koza Oteli Özler Cad. 0 322 352 46 57
Adana Hosta Oteli Kuruköprü Meydanı 0 322 352 37 00
Green Club (Motel) Girne Bul.0 322 321 27 58
Teknik Servis Motel Şambayadı Köyü 0 322 495 22 00
TSTMola Seyhan (Kuzey) Tarsus-Adana-G.Antep Otoyolu 0 322 495 22 03
TSTMola Seyhan (Güney) Tarsus-Adana-G.Antep Otoyolu 0 322 495 22 03.
Çavuşoğlu Oteli Çınarlı Mah. 0 322 363 26 87
Selibra Oteli İnönü Cad. 0 322 363 36 51
Akdeniz Oteli İnönü Cad. 0 322 363 15 10

ÖNEMLİ NUMARALAR
Valilik Özel Kalem 0 322 458 83 27
Emniyet Müd. Santral 0 322 435 31 95
İl Milli Eğitim Müdürlüğü. 0 322 458 83 73
İl Sağlık Müdürlüğü 0 322 458 84 06
Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü 0 322 346 21 72
Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü 0 322 225 98 18
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müd. 0 322 458 84 25
Tapu-Kadastro Müdürlüğü 0 322 453 34 45
Tarım İl Müdürlüğü 0 322 322 46 11
TCDD 6.Bölge Müdürlüğü 0 322 453 69 14
İl Defterdarlığı 0 322 458 83 26
Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü 0 322 363 46 40
Sigorta Müdürlüğü 0 322 363 01 91
Bağ-Kur İl Müdürlüğü 0 322 351 89 00
İl Sivil Savunma Müdürlüğü 0 322 227 28 54
İl Turizm Müdürlüğü 0 322 363 14 48
Adana Müftülüğü 0 322 352 64 75
Seyhan Müftülüğü 0 322 352 53 94
Yüreğir Müftülüğü 0 322 321 92 07
İl Çevre Müdürlüğü 0 322 459 00 75-76
DDY-Santral 0 322 453 69 16
THY-Bilet Satış 0 322 457 02 22
THY-Meydan 0 322 435 03 80
THY-Kargo 0 322 435 91 87
Meteoroloji-Danışma 0 322 435 91 74
Karayolları-Danışma 0 322 235 06 85
Sıtma Savaş 0 322 453 47 22
Hıfzıssıha 0 322 454 47 23
Çalışma Böl. Müd. 0 322 359 91 72
Gençlik ve Spor Müd. 0 322 453 90 58
İl Halk Kütüphanesi 0 322 352 32 90
Arkeoloji Müzesi 0 322 454 38 55
Atatürk Müzesi 0 322 359 78 66
Etnoğrafya Müzesi 0 322 363 37 17
Devlet Tiyatrosu 0 322 352 33 55
Senfoni Orkestrası 0 322 453 68 74
Adana Orman Bölge Müdürlüğü 0 322 457 06 36

ADANADAKİ SİNEMALAR
ARIPLEX REŞATBEY
Reşatbey Mah. Atatürk Cad. Arı Pasajı Seyhan +90(322)457 81 43
ARIPLEX CEMALPAŞACemalpaşa Mah. Gazipaşa Blv. Vali Evi Yanı Seyhan +90 (322) 458 35 34
CINEBONUS (TEPE) M1 Tepe alışveriş merkezi Seyhan
+90 (322) 271 02 62
METRO
Atatürk caddesi metro sokağı Seyhan
+90 (322) 454 69 96
METROPOL
Turgut Özal bulvarı Seyhan +90 (322) 233 27 00

ADANAMIZIN ÜNLÜLERİ_
Ali Püsküllüoğlu (Yazar, şair), Arif Bilen (Yazar), Ceyhun Can (Şair), Demirtaş Ceyhun (Romancı, öykücü ve denemeci), Muzaffer İzgü: (Romancı, öykücü, çocuk kitapları yazarı), Nihat Ziyalan (Şair, aktör), Orhan Kemal (Roman ve öykü yazarı), Özcan Karabulut (Yazar), Turan Oflazoğlu (Oyun yazarı, şair), Yaşar Kemal (Yazar), Abdurrahman Keskiner (Sinema yapımcısı), Ali Özgentürk (Yönetmen), Ali Şen (Sinema ve tiyatro oyuncusu), Arif Keskiner (Film yapımcısı), Aytaç Arman (Aktör), Bilal İnci (Sinema oyuncusu), Mahmut Hekimoğlu (Sinema oyuncusu), Menderes Samancılar (Aktör), Meral Zeren (Sinema oyuncusu, şarkıcı),Yılmaz Güney(Oyuncu), Nejat Uygur (Tiyatro oyuncusu), Salih Güney (Sinema ve tiyatro oyuncusu), Şener Şen (Tiyatro ve sinema oyuncusu), Yılmaz Duru (Oyuncu, dansör, yönetmen), Zeki Göker (Tiyatro oyuncusu, yönetmen), Demir Demirkan (Şarkıcı, besteci), Erol Büyükburç (Şarkıcı), Faruk Tınaz (Şarkıcı), Ferdi Tayfur (Şarkıcı), Feridun Düzağaç (Şarkıcı ve besteci), Haluk Levent (Şarkıcı ve besteci), Murat Göğebakan (Şarkıcı), Murat Kekilli (Şarkıcı), Mustafa Sağyaşar (TSM sanatçısı), Nurhan Damcıoğlu (Kantocu), Suna Kan (Keman virtüözü), Tolgahan (Dansçı), Ümit Besen (Şarkıcı), Vahdet Vural (Şarkıcı), Yaşar (Şarkıcı), Ayşe Arman (Gazeteci), Yeliz Yeşilmen(Oyuncu,Vj,Manken,Şarkıcı),Ayşe Hatun Önal(Manken,Şarkıcı),Cenk Koray (Televizyon sunucusu), Mesut Mertcan (Haber spikeri), Nebil Özgentürk (Gazeteci), Savaş Ay (Gazeteci), Fatih Terim (Teknik direktör), Kasım Gülek (Politikacı), Bedri Baykam (Ressam), Suphi Baykam (Politikacı), Melih Görgün (Oyuncu), Ertuğrul Ateş (Ressam), Şevket Yalaz (Karikatürcü), Bahadır Boysal (Karikatürcü), Suavi Sonar (Fotoğraf sanatçısı), Recep Bilginer (Yazar), Kahraman Olgaç (Satranç ustası), Füze Selami (Futbolcu), İsmet Atlı (Güreşçi), Erdal Acet (Yüzücü-Manş'ı geçen ilk Türk), Nesrin Olgun (Yüzücü-Manş'ı geçen ilk kadın yüzücü), Celal İnce (Tango yorumcusu), Can Kozanoğlu (Yazar), Ahmet Selçuk İlkan (Şair), Yaşar (Müzisyen), Metin Özülkü (Bestecişarkıcı), Kıvanç Tatlıtuğ (Oyuncu), Uğur İnceman (Futbolcu), Ümit Davala (Futbolcu),Hasan Şas(Futbolcu)


Adananın En Ünlü Yemekler
Adana Kıyma Kebabı, Adana Kuşbaşı, İçli Köfte, Kısır, İşkembe Dolması (Mumbar), Şırdan, Analı Kızlı, Yüksük Çorbası, Sıkma-Börek, Bazlama, Dolma, Yaprak Sarma,
Adananın Ünlü İçecekler
Şalgam , Aşlama (meyan kökü), Ayran, Boğma Rakı (Üzüm, İncir)
Adananın En Ünlü Tatlılar
Taş Kadayıf, Karakuş Tatlısı, Nemse Tatlısı, Burma Tatlısı, Halka Tatlısı ve Bici-Bici

ADANA SÖZLÜĞÜ :

Allöş = bir şasırma nidası
anarya = arka, geri
araya gitmek = ziyan olmak
avel = aptal
banadura = domates
balcan=patlican
bayaktan = az önce
bider = tohum
bocit = bakir sürahi (sonradan alüminyuma döndü)
bögü = zehirli örümcek
carcur = şarjör
cere = kulplu testi
cibiliyet = geçmis
cibinlik = tülden oda
cılk = çürük
cıncık = cam
cülük = civciv
çimmek = yüzmek
çingil = metal yoğurt kabı
çul = kilim, yer yaygısı
dad = lezzet
davşan = tavşan
deheey=orda
döş = göğüs
dulda = sığınak,kuytu yer
ekerbiçer = con dere = john deere
enik = köpek yavrusu
essah = sahi
esvap = çamaşır
eşgi = ekşi
fallik = hafif meşrep,oynak kadın
folluk = gurk yumurtası
gadasını almak = belasını almak
galan = bundan sonra
galle = kasa, içine para konan çekmece
ganel = kanal
gindirik = aralık
gıran = yaramaz çocuk
gulle = bilye,misket
hayma = damlarda asma dallarının toplandığı çardak
helke = kova
hellengeç = yengeç (ilengiç te denir)
hırpo = enayi
ıhmak = diz çökmek
iriskin = sucuk
kele = kadınların hitap ünlemi
kertis = kertenkele
kunnamak = dogurmak
malamat = rezil,kepaze
manık = kedi yavrusu
melefe = astar,yüz
mintan = gömlek
mitil = yatak,yorgan eskisi
naylon = traktör römorku
nünük = salyangoz
ökenmek = agiz hareketiyle dalga geçmek
pança pinçik etmek=parçalamak
pendir = peynir
peskir = havlu
pırtmak = kurtulmak
sınıkçı = kirik çikik tedavi eden
sırt = elbise
soyka = yaramaz çocuk
tosbağa = kaplumbaga
urup = çeyrek
yazı = tarla,ova
yuka = (yufka) denizde sig yer
zeyzik = Agustos böcegi (circir da denir)
zibil = çöp
zibil gibi = çok, gereginden fazla miktarda
zibillik = çöplük
zumzuk = yumruk




                             ÇEŞİTLİ KAYNAKLARDAN ALINTIDIR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder